Birleşmiş Milletler Reformu Neden Mümkün Olamıyor?
- Kemal İnat
- 1 Eyl 2023
- 2 dakikada okunur
Uzun zamandır Birleşmiş Milletler’in (BM) barışı koruma görevini yerine getiremediği gerekçesiyle reforma tabi tutulması yönünde çağrılar var. Bu çağrıların bir kısmı da BM’nin asli görevi olan barışı koruma işlevini yerine getirebilmesi için daha etkin bir yapıya kavuşturulmasından ziyade örgütün karar mekanizmalarında daha fazla rol almak isteyen bazı ülkelerin kendi ajandalarıyla ilgili görünüyor. Bu çerçevede Almanya, Japonya, Hindistan ve Brezilya gibi ülkeler, BM Güvenlik Konseyi’nde daimi üye statüsü kazanıp kendi pozisyonlarını güçlendirmeyi hedefliyorlar. Buna karşılık Türkiye gibi bazı ülkeler ise hem Güvenlik Konseyi’nde daha adil bir temsili sağlayacak hem de karar almayı kolaylaştıracak yeni bir yapı arzu ediyorlar.
Bugüne kadar reform konusundaki çabalar başarılı olmadı. Önce bu çabaların başarısız olmasının sonuçlarına değinelim, ardından BM’nin yeni bir yapıya kavuşmasının neden çok zor olduğunu ele alalım. Reform girişimlerinin başarısız olmasının en önemli sonucu, BM’nin barışı koruma görevini yerine getirebileceğine dair inancın her geçen gün biraz daha azalmasıdır. Örgütün 78 yıllık tarihine bakıldığında, bu görevi ifa etme konusunda zaten başarısız bir karnesinin olduğu görülür. Güvenlik Konseyi’nin karar alma mekanizmasındaki sorunların giderilmesine yönelik reform önerilerinin, mevcut yapıyı kendileri açısından avantajlı gören daimi üyeler tarafında karşılık bulmaması, sorunu daha da büyütmektedir. Suriye, Myanmar, Filistin ve Yemen’de büyük katliamlar yaşanırken, Irak ve Ukrayna gibi ülkeler uluslararası hukuka aykırı şekilde saldırıya uğrarken, örgüt sessiz kalmaktadır. Bütün bu sorunların çözümü için alınması gereken müdahale kararlarının bir ya da daha fazla ülkenin bu müdahalenin söz konusu bölgedeki çıkarlarına zarar vereceğini düşünmesi nedeniyle alınamaması, BM’yi işlevsiz hale getiriyor. Katliamları sona erdirecek ve barışı tesis edecek müdahale kararlarını bazen ABD engelliyor bazen Rusya ya da Çin. Bazı durumlarda ise Irak ve Ukrayna örneklerinde olduğu gibi, ABD ve Rusya doğrudan saldırgan taraf oluyorlar. Güvenlik Konseyi’nin veto hakkına sahip ülkelerinin saldırgan taraf olduğu durumda BM’nin barışı koruma görevi konusunda en etkili silahı olan askeri müdahale ya da başka yaptırımları devreye sokması mümkün olmuyor.
Devamını okuyun...